Bayburt Hakkında




Şehrin adı ve ne zaman kurulduğu hakkında ki bilgiler çok kesin değildir. Bu gün bilinen isminin Ortaçağ Ermeni kaynaklarında: Payberd, Bizans kaynaklarında; Payper, Baberd, Paypert. XIII. Yüzyıl sonlarında bu bölgeden geçen Marko Polo'nun seyhatnamesinde; Paipurth, Baiburt. Arap kaynaklarında; Babirt, II. Mesud adına 1291 'de basılan bir parada Baypırt. Akkoyunlu tarihinden bahseden çağdaş eserlerde Papirt şeklinde geçen kelimenin son hecesi Berd'in "yüksek kale" anlamına geldiği bilinmekteyse de ilk hecesine bir mana verilememektedir. 1647 yılında şehri ziyaret eden Evliya Çelebi Bayburt adının zengin manasına gelen "Bay" belde manasına gelen "yurt" gibi iki kelime ile izah eder. Osmanlı dönemine ait kaynaklar ise ismi bu günkü söylenişine uygun olarak Bayburt şeklinde kaydederler.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Bayburt’un doğusunda Erzurum, batısında Gümüşhane, kuzeyinde Trabzon ve Rize, güneyinde Erzincan illeri bulunmaktadır. Anadolu’nun kuzeydoğusunda Çoruh Nehri kenarında kurulmuş olan Bayburt’un kuzey ve güneyinde yüksek sıradağlar bulunmamaktadır.
Bayburt Doğu Anadolu'yu Karadeniz'e bağlayan Erzurum-Trabzon tarihi İpek Yolu üzerindedir. Marco Polo ve Türk seyyah Evliya Çelebi bu yoldan geçmişlerdir. Çoruh nehrinin kıyısında bulunan şehrin tarihi M.Ö. 3000'lere kadar uzanır. Bayburt'un ilçeleri; Aydıntepe ve Demirözü' dür.

BAYBURT KALESİ : Zigana ve kop dağlarından aşılarak ulaşılan Bayburt kalesi aynı zamanda Karadeniz'i Basra körfezine bağlayan ticaret yolu üzerinde bulunmaktadır. Bu yolu izleyen her seyyahın uğradığı kalenin adı, önemi, ihtişamı ve günlük yaşayışıyla ilgili pek çok bilgi mevcuttur. Şehrin kuzeyinde yalçın kayalar üzerinde inşa edilmiş olan kalenin kimler tarafından yapıldığı kesinlikle bilinmemektedir. İlk yapının Ermenilere ait olduğu ileri sürülürse de, Bağrat sülalesi zamanında (885-1044) varlığından söz edilen Bayburt kalesinin çok daha önce miladın ilk yüz yıllarında mahalli prens ve krallıkların mücadelelerinde rol oynadığı anlaşılmaktadır. Kborenli Movses'den öğrenildiğine göre Bağratların geliştikleri devrede 1.asırda Bağrat'lı Piurad oğlu "Senbad" (Asbed) süvari başbuğu ve batı ordusu başkumandanı olarak atabeyliğini yaparak kurduğu hükümdar çocuklarını kendi müstahkem yerleri olan "Papert"yani Bayburt kalesine 58 yılında götürmüştür. Bundan da anlaşıldığı gibi Bayburt kalesinin 58 yıllarından önce kurulduğu ortaya çıkmaktadır. Kale Türklere geçmeden önce Roma, Ermeni, Bizans, Arap ve Kommenos hakimiyetinde kalmıştır. Zengin bir tarihe sahip olan Bayburt kalesinin bir çok defa onarım gördüğü duvarlarında görülen farklı inşaat ve tarihi kaynaklardan anlaşılmaktadır. Buna göre Selçuklu hükümdarı II.Kılıçarslan'ın oğlu ve Erzurum Meliki olan Tuğrul Şah (Ö.622/1225) özellikle Trabzon İmparatorluğu'ndan gelecek saldırılara karşı müstahkem bir mevki olan bu kaleyi adeta yeniden inşa ettirmiştir. Kale üzerinde bu yapımı belgeleyen 20 adet Arapça kitabe mevcuttur. Daha çok kapılarla şehre bakan cephelerdeki burçlarda yoğunlaşan kitabelerin 17.' si Tuğrul Şah dönemi 1 adeti Kanuni dönemi diğer 2 adeti okunamamıştır. Bir müddet de Akkoyunlular'ın elinde kalan kale 1514 yılında Osmanlılar'a intikal ettikten sonra Kanuni Sultan Süleyman ve III. Murat Dönemlerinde de Büyük onarımlar görmüştür. 1647'de Bayburt'u ziyaret eden Evliya Çelebi kale içinde 300 evlik bir mahalle ile Ebü'l Feth camii'nin bulunduğunu yazmaktadır .Zaman zaman işgal ve tahribata uğrayan kale son olarak 1828 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Ruslar tarafından büyük çapta tahrip edilmiştir.
Ayrıca bu kaleye "Çinimaçin" kalesi de denmektedir. Kaleye bu ismin verilmesine sebep olan çini süslemelerdir. Bunların dış yüzeylerinde tezyinat olarak mor ve yeşil renkli firuze çiniler kullanılmıştır. Gerek savaşlar, gerekse tahribatlar yüzünden bugün bu çinilerden eser kalmamıştır.
Bayburt kalesi, Dede Korkut hikayelerinden "Kam Büre Oğlu Bamsı Beyrek Boyunu Beyan Eder" adını taşıyan hikaye de Beyrek (Bey Böyrek veya Bamsı Böyrek)'in fethedip ün kazanmak üzere yola çıktığı kaledir.


Yayla ve Kış Turizmi
KOP KAYAK MERKEZİ : İlimiz Türkiye genelinde fazlaca yaylaya sahip illerinden biridir Özelikle yaylalarımız Kop ve Soğanlı dağlarında bulunmaktadır. Alt yapı problemleri bulunan Yaylalarımızın Turizme açılması yönünde çalışmalar devam etmektedir. İl özel idaresince Soğanlıda yapımı tamamlanan 20 yatak kapasiteli "YAYLA EV İ" bu yöndeki çalışmalara bir başlangıç teşkil etmektedir. Tamamen bakir olan yaylalar kaynak ve maden suları ile çadır ve karavan turizmi için ideal özellikler taşımaktadır. Bu yaylalardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:Aydıntepe, Akbulut, Cumavak, Otlukbeli,Yaz yurdu, Yoncalı Tohnovi, Çavdar, Somarova, Karakaya, Menge, Seydiyakup, Kavlatan, Akkoyun, Solkarı, Gümüşdamla, Yaylapınar, Üzengili, Kuşmer, Gökçedere, Dumlu, Günbuldu, Şur, Innak, Eser, Çukur, Ardıçgöze, Armutlu, Göloba, Çençül ve Kop yaylaları gibi. Ayrıca, ilimiz yaylalarıyla ilgili olarak Bakanlar Kurulunun 7.02.1991 tarih ve 91/1514 sayılı kararı ile Kop Dağı "Turizm Merkezi" ilan edilmiş ve bu merkez üzerinde "Kop Dağı Kayak ve Kış Sporları Merkezi" planlama çalışmaları Turizm bakanlığınca yapılarak bitirilmiştir .Kop dağı Kayak ve Kış Sporları Merkezi Planında mevcut olan Kayak evinin bulunduğu alan ile günü birlik tesislerin bulunduğu alanların bir kısmı gerektiğinde yatırımcılara tahsis edilmek üzere İl Özel İdaresince kamulaştırılmış olup, yol, su gibi alt yapı çalışmaları tamamlanmış, merkezde yapılacak tesislere örnek teşkil edecek Kayak Evi inşaatı bitirilme aşamasına getirilmiştir. "Bayburt Kop Dağı Kayak ve Kış Sporlar Merkezi" Ülkemiz ve İlimiz açısından önem arz eden çalışmalardan birisidir. 100 yataklı olarak tamamlanmış olan tesis İlimizin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine büyük katkı sağlayacağı gibi, ülkemiz yeni bir Kayak ve Kış Sporları Merkezine sahip olmuştur.


Yer Altı Şehri
AYDINTEPE YER ALTI ŞEHRİ : Bayburt'un Aydıntepe ilçesinde yer alan kent, tüf içerisine, yüzeyden 2-2,5 metre derine başka yapı malzemesi kullanılmadan ana kayaya oyulmuş galeriler,tonozlu odalar ve bu odaların açıldığı daha geniş mekanlardan oluşmaktadır. Yaklaşık bir metre genişliğinde ve 2 ile 2,5 metre yüksekliğinde tonoz örtülü galeriler yer yer her iki yanda genişlemektedir. (3x8 Metre) Kareye yakın planlı odalar bu mekana açılmaktadır Ayrıca gözetlerne mekanlarının oluşturduğu havalandırma amaçlı konik biçimdeki deliklerin, galeri odaların aydınlatılması amacıyla duvarlara oyukların açıldığı gözlenmektedir. Halen kazı çalışmaları devam eden kent hakkında şu anda ileri sürülen iki görüş mevcut olup, bunlardan biri; bu kentin, bölgede daha önce sözü edilen Halde şehrine ait olduğu, Halde'nin de "Khalde"olduğu, eski ismi Hart (Aydıntepe) olan ilçenin isminin de "Halt"dan geldiği görüşü mevcuttur. Diğer görüşe göre; Hart'ta bu yer altı kentinden başka Geç Roma Erken Bizans devirleri arasında yer alan bir mezarın ortaya çıkarılması, Hıristiyanlığın henüz yerleşmediği bir devirde bu bölgenin bir sığınak teşkil ettiği, Romalılar tarafından koYUlan ilk Hıristiyanların bu bölgeye geldikleri ve sığındıkları, yer altı kentinin de bu Erken Hıristiyanlık dönemine ait olabileceğidir.


Türbeler
DEDE KORKUT TÜRBESİ : İlimizin güney doğusunda merkeze bağlı 39 Km. mesafede ki Masat köyünün hemen çıkışında yapılış şekli ve mimarı tarzı ile çok eskilere uzanan ve halk arasında Ali baba diye geçen türbe Ali baba (Büyük Baba) anlamında kullanılan ve bütün Türk dünyasını yakından ilgilendiren, Dede Korkut 'a ait olduğu söylenen türbedir. Türbenin üzerinde eski Türkçe 718 rakamı görülmektedir. Yapılış şekli ve kullanılan malzeme bakımından adı geçen kişiye ait olabilecek karakterdedir. Anıt türbe Orhan Şaik Gökyay'ın 1986 Basımı Dede Korkut Hikayeleri Kitabında resimli olarak yer almaktadır.
ŞEHİT OSMAN TÜRBELERİ: Şehrin batısında Şehit Osman Tepesinde bulunan her iki türbenin Saltukoğullarına ait olduğu şeklinde görüşler mevcuttur. Buna göre türbeler saltuk kumandanlarından Mengüç Gazİ'nin kardeşi Osman ve kız kardeşine aittir. Üzerlerinde bulunan kitabeler çok silik olduğu için okunamamaktadır Şehrin batısındaki kayalık tepeye adını veren bu türbeler, sarı taştan yapılmış olup taş işleme sanatımızın güzel örneklerindendir.

Bunların dışında bir çok türbesi de var tabi :)


Şelaleler
SIRAKAYALAR ŞELALELERİ : Bayburt-Erzurum karayolunun 6 km. sinden ayrılarak 16 km. daha yol aldıktan sonra ulaşılan Sırakayalar Şelaleleri, İlimiz merkez Sırakayalar köyünün girişinde ve köy içinde olmak üzere iki tanedir. Yaz aylarında çevreleri mesire yeri olarak kullanılan her iki şelalede görülmeye değer doğal güzelliklere sahiptirler.


Buz Mağaraları
ÇİMAĞIL MAĞARASI : İlimiz merkezine yaklaşık 35 Km. uzaklıkta ki Aşağı Çimağıl köyünün Taşındibi Mahallesindedir. Mağaraya Taşındibi Mahallesinden sonra yaya olarak yaklaşık bir saatte ulaşılabilmektedir 600 metre uzunluğunda ve II bölümden oluşan Mağaranın tavan yüksekliği yer yer 30 Metreyi bulmaktadır. Mağarada küçük su birikintileri bulunmakta, Sarkıt-Dikitleri ve doğal yapısıyla gerçekten görülmeye değer manzara oluşturmaktadır. Özellikle bu konularla ilgilenenlere tavsiye edilecek niteliktedir.


HELVA KÖYÜ BUZ MAĞARASI : Masat vadisinin güneyinde Helva Köyünde yer almaktadır. İl merkezinden 33 Km. mesafede hemen köyün yamacında yer alan Mağaranın içinde Buzdan oluşmuş sarkıt ve dikitleri bulunmaktadır. Köy halkı tarafından değişik zamanlarda soğuk hava deposu olarak. kullanılmış olan mağara buz oluşumlarının değişik şekillerini yansıtmaktadır.


DEDE KORKUT (KORKUT ATA)
Dede Korkutun 570-632 yılları arasında, Hz. Muhammed (S.A.V) zamanında yaşadığı rivayet edilmiştir. Oğuzların Kayı veya Bayat boylarından geldiği, hem geçmişten ve hem de gelecekten haber veren, "kerem sahibi bir evliya" olduğu rivayet edilmektedir. "Ozanların Piri" veya "Ozanların Başı" olarak da bilinen Dede Korkutun, Peygamberimizin hayır duasını aldığı ve Oğuzlara İslâm dinini öğrettiği de bu rivayetlerle günümüze kadar ulaşmıştır.
Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir. Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevî sözlerine rastlamak her zaman mümkündür. Türk hükümdarlarının akıl hocası ve veziri olduğu bilinen Dede Korkut, bütün Türklüğün yegâne temsilcilerinden ve bugün de yaşatılmaya çalışılan atalarındandır.
Dede Korkut destanlarının bize söylediği gerçek o ki; Korkut Ata, Oğuz ve Kıpçakların bir arada yaşadığı dönemde yaşamıştır. Ve Bayburt çevresi onun yaşadığı bir bölge olmuştur.
Bayburt çevresindeki derin kültür oluşumunu, yedi kat yer altına inen, yedi kat göklere çıkan masal dünyasını, destanları ezberden okuyan, okumamış kadınların üstün irfan kudretini bilenler için hiç de şaşırtıcı değildir. Korkut Ata sağlığında Bayburt'ta yaşamasa bile yüzyıllardan beri Bayburt'ta yaşıyor.
Korkut Ata, Türk Dünyasına sesleniyor. Birlik, bilim ve bilinç yolunu gösteriyor... Korkut Ata, Türk Dünyasının her yerinde bilinir. Avrupa ve Türkiye Türklüğü, Türkistan ve İdil-Ural Türklüğü, Korkut Ata'ya sahip çıkar. Hepsi de haklıdır. Nerede Türk varsa, Korkut Ata oradadır. Kim sahip çıkarsa, Korkut Ata onlarındır. Kim Korkut Ata'ya sahip çıkarsa, Korkut Ata da, onlara sahip çıkar. Korkut Ata'nın mezarı Bayburt merkeze bağlı Masat Köyündedir.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Design in CSS by TemplateWorld and sponsored by SmashingMagazine
Blogger Template created by Deluxe Templates